Türkiye’deki tarım sektörüne yönelik tehditler artıyor. Hindistan ve Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden Türkiye’ye sokulmak istenen hastalıklı domates tohumlarından sonra; bu kez de kaçak yollardan ülkeye sokulmak istenen GDO’lu mısır tohumları ele geçirildi. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, geçtiğimiz gün Antalya Havalimanı’nda yürüttükleri rutin denetimler sırasında şüpheli bir kargo tespit etti. ABD’den gelen ve “standart mısır tohumu” olarak beyan edilen yük, laboratuvar analizlerine gönderildi. Yapılan testlerde, 133,9 kilogramlık mısır tohumunun genetiğinin değiştirildiği kesinleşti. Yetkililer, söz konusu tohumların Türkiye’de ekim amaçlı kullanılmak üzere yasa dışı yollarla sokulmaya çalışıldığını belirtirken, gözler GDO’lu ürünlerin kullanımına çevrildi.

GDO’LU YİYECEK YASAK
Kaçak olarak Türkiye’ye sokulmaya çalışılan GDO’lu mısır tohumların ardından Biyogüvenlik Kanunu’ndaki detaylar da merak konusu oldu. Türkiye’de genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ve ürünleriyle ilgili düzenlemeler, 26 Eylül 2010 tarihinde yürürlüğe giren Biyogüvenlik Kanunu ve aynı tarihte kabul edilen “Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerine Dair Yönetmelik” ile belirlendi. Türkiye’de gıda amaçlı ürünlerin yanı sıra bebek mamaları, ek gıdalar ve insan tüketimine yönelik ürünlerde de GDO’lu ürün kullanımına izin verilmiyor.
GDO KALINTILARI OLABİLİR
Öte yandan yüzde 0,9’dan fazla GDO içeren yemlerin etiketinde açıkça belirtilmesi zorunluluğu bulunuyor. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) uzmanları GDO’lu yemle beslenen hayvanların ürünlerinde GDO kalıntısı tespit edilmediğini açıklarken bazı uzmanlar ise tersini düşünüyorlar. İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Yavuz Dizdar, GDO’unu kanseri tetikleyen etkenlerden olduğunu belirtirken, “Beyaz et üreticileri talep ediyor, GDO’lu yem ithal ediyor. Özellikle besicilik, beyaz et ve süt ürünlerinde entegre üretim söz konusu. Yem amacıyla ithal edilen mısırın defalarca el değiştirip, gıda ürünü olarak piyasaya sürülme riski var” diyor.
YERLİ TOHUM HAMLESİ
Türkiye, bir yandan da yerli tohum üretimini destekleyerek GDO bağımlılığını azaltmayı hedefliyor. Gıda Bülteni Genel Yayın Yönetmeni Araştırmacı Yazar İhsan Yılmaz ise “Yerli tohum üretimi yüzde 25 artarken, tohum ihracatı ise 2024’te 200 milyon doları aştı. Antalya’daki bu operasyon, Türkiye’nin GDO’ya karşı sıkı denetim politikasını bir kez daha gösterdi. Ancak hangi amaçla olursa olsun sınırlarınızdan GDO’yu soktuğunuzda, nereye dağıldığını, nereye gittiğini takip etmeniz neredeyse imkansız hale gelir. Bu ürünlerin toprağa bulaşma ve karışma riski var.” ifadelerini kullanıyor.

ABD KULLANIMA SOKTU
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya’da risklere dikkat çekerken, “GDO, artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak, daha fazla ürün elde etmek için 1970’lerden itibaren ABD’de kullanıma sokuldu. Rekombinant DNA dediğimiz, doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan, farklı biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin gıdalarda kullanımı söz konusu. Amerika’daki bazı ürünlerin yüzde 80’inde bu yönteme başvurulduğu belirtiliyor. Örneğin tarlasından 3 ton domates alacak bir üretici, Rekombinant DNA veya GDO yöntemiyle 5 ton ürün elde ediyor” diye konuştu.
KANSER RİSKİ
Dr. Kaya, şu tespit ve uyarılarda da bulunuyor: “GDO’lu soya ve mısır hayvan yemi olarak kullanılıyor. Türkiye GDO kelimesini ilk olarak 1995’de duydu. GDO’ların etkileri konusunda hayvan deneylerinden çıkan sonuçlar olumlu değil. GDO’lu yem verilen dişi farelerin meme, erkek farelerin ise prostat kanserine yakalandıkları tespit edildi. GDO’lu ürünlerle beslenen farelerden doğan yavruların hayat süresinin kısaldığı tespit saptandı.”
Kaynak: Web Özel